20 Mar 2011

Bir Deplasman Hikayesi: Bu stadın adı neydi?

parkta toplanma faslı önce, saat 3 civarı. herkes alkolü tadında bırakıyor, bu güzel. 5 civarı hareketleniyoruz salı pazarına doğru. 50 civarı otobüs olacak deniyor ama 10 küsür araç anca var. devletin gözden çıkardığı, belki de babamla yaşıt olan iğrenç icaruslara doluşuyoruz. bir otobüse ortalama 150 kişi civarı düşüyor. e haliyle nefessizlik ve ardından gelen cam patlatma ritüeli. bizim otobüs en az hasar gören belki de, tabi sakallının etkisi büyük bunda.

4. levent civarında bi anda uçan bir trafik kukası ve elinde kemerle koşan pepe metini görüyoruz otobüsten, la noliy falan derken onlarca kişi iniyor otobüsten ve anlıyoruz mevzuyu. kısa süreli bi saldırı gerçekleşiyor, ve fenerbahçe tribünü savuşturuyor bu saldırıyı. acayip bi güzergahtan gidiyoruz arenaya, eğer gsliler bu güzergahı tahmin edebilselerdi çok tehlikeli yüzleşmeler yaşanabilirdi çünkü yol sotelenmeye acayip müsait yerlerden geçiyor. hiç bi yer olmasa bile ufak çaplı bi oto sanayi içinden geçtik ki, burası bile yeterli tehlikeye sahip. bakalım seneye neler olacak?

ve barikata yapıştırdık yanağımızı, iki üç cılız polis binlerce ruh hastasına karşı barikatları tutmaya çalışıyor. e tabi 1,5 dakika falan sürüyor o barikatları yıkmak, aha düştük düşecez derken bi baktım polisler biber gazlarını çıkarmaya çalışıyor. biz o sırada turnikelerin oraya gelmişiz. "noldu lan öyle?" diyorum, "valla bi tsunami dalgası vurdu heralde" diyor. ben cüzdana elimi atmaya çalışıyorum ama kıpırdamak mümkün değil. yan tarafımızda biri fenalaşıyor, gözleri yarım açık. neyse çıkarıyor arkadaşları onu bi şekilde. "yüklen", "tekrar" sesleri arasında ufak tefek gençler turnikelerin üstünden atlayıp geçiyor içeri ama bizim bunu yapmamız biraz zor bu cüsselerle. bir, iki derken turnikelerden biri resmen ağır çekimde devriliyor ve ona bağlı olan elektrik kablolarını da götürüyor. zifiri karanlık, polisler güvenlikler kaçışıyor. ah o karanlıkta denk getirebilseydim kayseri maçında beni alanları. turnikenin üstünden yürüyerek giriyoruz içeri, o sırada benim pantolon bayağı seksi bi noktasından yırtılıyor. neyse stada giriyoruz, pankartlarımız asılıyor, güzel yer tutuyoruz. ve hatta kendi stadımızda durduğumuzdan daha rahat duruyoruz belki de.

ilk yarı oldukça zayıf bir tribün yapıyoruz, özellikle bizim sağ tarafımızda kalan tarafta maç esnasında oturup çekirdek çitleyen bile görüyorum. devre arasında yaptığımız uyarılar bizim olduğumuz bölgeyi biraz canlandırıyor gibi. 1-1de tribün deliriyor, bi dost bana kafa atıyor 3-4 kere ama olsun. 1-2de gözlüğüm kafamdan çıkıp geri geliyor, nası olduğunu anlamıyorum hala. maç bitmiş, tribünde makara kukara derken takım ve yönetim sahaya geliyor, suratlarda kulaklara varan sırıtış ve takımla karşılıklı tezahüratlar.

çıkıyoruz staddan, otobüsün birine atlıyoruz. bir tane sağlam cam kalmamış otobüste, kızkardeşimi oturtuyorum cam kenarına, yanına da ben. biraz gittikten sonra birisi diyor "siz yer değiştirsenize, rüzgar direkt kızın suratına vuruyor", iyi ki de diyor çünkü ümraniye civarında yol kenarında tepede 3-4 gs formalı görüyorum. sert bir küfür sallıyorum ve dikkat diyorum. elemanlardan biri bişey fırlatmak üzere. sol elimle suratımı kapatıyorum ve otobüsün demirine çarpıp elimin dış kısmıyla serçe parmağım arasında bi yere geliyor taş, parçalanıp bi kaç kişiye de çarpıyor ama hasar yok. eğer kardeşimle yer değiştirmesek, ben yolu kesmesem ve taş otobüse çarpmadan direkt girse içeri büyük hasar olabilirdi birimizde. formalı olmasalar daha başarılı bir saldırı gerçekleştireceklerdi bu arada.

e sonrası çorba, şarap, muhabbet ve eve dönüşte otobüste uyumaktan ibaret.




1 yorum: