27 Oca 2012

23 Yıl

23 yıl
Galiba ilk platonik aşkım Toni Schumacher'di. Beyaz şapka takardım o takıyor diye, ayağıyla kale çizgisini çekme totemini bire bir taklit ederdim sokakta. Önce tebeşirle bir çizgi, ya da kireç taşı artık ne varsa, sonra da ayağımı o çizginin iç tarafında sürürdüm. Ama yine de göbeğimi Müjdat Yetkiner'e, mizah anlayışımı da Yaşar Duran'a borçluyum sanırım.
1988 ya da 1989 idi yıl. Daha rock'n'roll'la, alkolle, sigarayla, insana has kötü duygularla tanışmamıştım. Çocuktum, saftım ve o sarı lacivert çubukluya aşık olmuştum. Red Kit gofretlerini çok severdim. Babamın detaylarını pek anlatmadığı efsane 4-3lük galatasaray maçını da çok detaylı hatırlamıyorum. Ama masal masal içinde madem;
masal masal matitas, kramponlar adidas:
Büyük Ermenistan depremi yaşanmıştı ve Kars'ta da gayet hissedilmişti. Aradan aylar geçmesine rağmen lojmanda kapalı alanlarda kalabalık şekilde bulunmak kesinlikle yasaktı, lojman arazisine kurulan çadırlarda kalıyordu herkes. 15-20 adam dışında. O adamlar yemekhanede yasağa rağmen Fenerbahçe – Galatasaray maçını seyrediyorlardı ve ilk devrenin sonunda ismi Abdullah olan galatasaraylı yüzbaşı babamla ve babamın sağlam dostları olan devreleriyle çok pis dalga geçiyordu. Aykut, Hasan derken 3-2'de babam postalının tekini çıkarmış, “birazdan diğerini de sokucaz ulan” diye bağırmaya başlamıştı. Rıdvan, Hasan, Aykut derken babam iki postalı da elinde “var mı almak isteyen, yağlayım mı?” diye çıldırmaktaydı. Tabi bu olay sonrası o ayın 16 günü babama, 15 günü de kankasına olmak üzere nöbet kilitlemişti yüzbaşı. Babam 25ti, ben 4.
Yine o yıllar, 15 gün nöbeti yiyen devrenin karısıyla annem balkonda kahvaltı yapıyorlar. Ben hala 4 yaşındayım. Babalar dağda, tatbikatta. Çocuklar aşağıda top oynuyor ama boyum o kadar kısa ki tam seçemiyorum neler olduğunu. Dur biraz eğileyim de bakayım, çok bağırışıyorlar. Hooop, 4 yaşında 3. kattan aşağı düşüyorum sokak futbolu seyredeceğim diye. Futbolun peşinden düşüp kalkmaya o gün başlıyorum. Düştüğüm zeminde kum birikintisi var ve sağ kolumla yüzümü siper ederek düştüğüm için gözümdeki morluk dışında başka hiçbir hasar almıyorum. Futbol canımı yaksa da kanımı akıtmıyor. Bugünkü gibi. Ve ben iyi bir gol sevinci görmek için 3. kattan düşmelere razıyım hala, yeter ki sadece bir morlukla atlatabilelim ve anlatabilelim o hikayeleri.
Şimdi yaş olmuş 27, babam 48. Pederin karaciğeri hasarlı, alkole mecburen paydos, yıllardır ne rakı içmiş, ne tribün inletmiş. Benimse zippomun taşı bitmiş, ağzımda yanmamış son sigara. Dolapta iki bira kalmış ve biraz da peynir. Nedense maydonoz var bi tutam.
Duvarımda Rıdvan emlak bankası reklamı yapıyor. Ne emlak bankası dikişli forma var artık, ne sağlamlığıyla çok övünülen emlak bankası konutlarının namı, ne de Rıdvan'ın ve haliyle futbolun o çocuksuluğu. Evladın ölü doğsun Yesiç!


Yoğurtçu parkına gecenin ayazı çökmüş, bizse migros torbasından votkayı çıkarıp ısınmaya çalışıyoruz. Birazdan yine başka bir şehire yol alınacak. Kars'ta, Tekirdağ'da, Magosa'da, Muş'ta, Ankara'da, Kandil'de, Büyükada'da, Sakarya'da, Hatay'da, Trabzon'da, Samiyen'de, İnönü'de ve pek tabii Kadıköy'de FENER ışığı doğacak tekrar ve yankılanacak stadlar binlerce kere! Ve biz 23 yıl önce olduğu gibi güzel bir gol sevinci uğruna yükseklik tanımadan atlayacağız sahalara.