21 Nis 2010

Casual Taksi

beşiktaş maçı oynandı pazar günü. derbi maçı mı? tanım olarak baktığımızda tabi ki bir derbi maçı ama tanım olarak baktığımızda ibb'ye veya kasımpaşa'ya karşı oynanan maçlar da derbi sayılıyor. nitelik olarak bi derbi maçı mıydı beşiktaş maçı bunu laf ebeliği yapmayı sevenler konuşsun. bizim derdimiz tribün.


evvelden kafaları yormaya başladık koreografi için. ne de olsa eskişehirli ibişin dediği gibi "profesyonel bi şirketiz" ve en iyisini yapmak zorundayız. mesaimize başladık haftasonundan bi kaç gün evvel, bezlere şablonlar çizildi, fırçalar sürüldü, bezler filelere dikildi, provalar yapıldı. ve artık maça hazırlanmak için kafalar kırılmaya başlandı kadıköye uzak semtlerden birinde.

pazar sabahı bi önceki geceden kalma baş ağrıları, mide yanmaları, boğaz acımaları yüzünden bünyeleri korku sardı inceden. sıcak ve alkolsüz içeceklerle bunları bastırmaya çalışıp düştük yollara. taksinin bile casual'ini (korsan olanını paşam) tuttuk metrobüse gitmek için. şuydu buydu derken vardık parkımızdaki noktamıza. pankartlar asılmış basket sahasının tellerine, -münferit veya değil- insanlar gelip fotoğraf çektiriyor pankartlarla.


nasıl koymuştu değil mi aykut kocaman?

kalabalığın, biraların ve havanın güzelliğinden midir nedir millet yayılmış çimenlere, bi piknik kafaları. sanki akşama beşiktaş maçı yok gibi. maçtan bahseden yok pek. e milleti inceden havaya sokalım diyerekten giriyoruz bestelere. hava ayaz da değil gerçi ama siyah şort üstü beyaz, kadıköyde. evet beşiktaş.

erkenden tribünde olmak lazım bugün. hem koreografi için, hem de bloğumuzu tutmak için. omuz omuza verdiğimizde yanımdaki adamın sigara içip maç izlememesi için.

geçiyoruz görev yerlerimize. ipin ucunda, tribünün tepesinde makara işindeyiz. yanımda çocuğuyla maça gelmiş bi adam var, laflıyoruz biraz. o bize duyduğu sevgiyi saygıyı anlatıyor tribün için yaptıklarımızdan ötürü. ben de oğlunu ilk defa maça getirdiğini duyuyorum. bi çok çocuktan farklı olarak "kim gol atar" soruma değişik bi cevap verip "gökhan gönül" diyor. alex demediği için şaşırıyorum, vamos bien takvimlerinden veriyorum baba oğula.


koreografiyi de kazasız belasız hallettik, e hadi gidek bloğumuza. sanal blok/g değil ha, c blok. eski açık!

dakika daha bir diyor hakkı, alex diyor. lan ne ara attın? neler oldu?

beşiktaş tribünü ise bizim tribünün tam tersi gibi, afyon çarşı ve unibjk dışında pankart yok sanki. neden pankart getirmediler bilmiyorum. ya da kapıdan mı geçmedi pankartları? sonuçta fenerbahçe - beşiktaş maçında deplasman tribününde de pankartların dolması gerekirdi.

tribündeki "fener! bahçe! fenerbahçe oley!" ve "fener gol gol gol! şampiyonluk geliyor!" histerileri kesinlikle tribünde yaşanılması gereken anlardı.

maç esnasında çeşitli ve karşılıklı çirkinlikler oldu / olmuş. ama pek sevgili fenerasyon! ve fenerli medya! (bu tanımlamaları hala kullanıyolar ya?!) ne tellonun yumruğunu ne de bobonun tribünlere hırsla fırlattığı nesneyi görmüyorlar. ki ben 90 dakika süren maçların maksimum 15-16 dakikasını gören bi kişi olarak bu iki sahneyi de gördüm. bi de çukubaş varmış tribünde açılan. ona ise diyecek pek laf yok, yakışıklı çıkmış.

bi de şu melodi tanıdık gelecektir bazılarına, zeki müren'in bu şarkısı pek bilinmez ama ben bir metal pank olduğum halde pek severim bu şarkıyı da melodiyi de.

1 yorum:

  1. Seneler geçtikçe Vamos Bien Tribündeki yerini sağlamlaştıracaktır ne kadar teşekkür etsek az. Bobo nun şişe fırlattığını bi arkadaşımdan duymuştum o yapar zaten. Fener gol gol şampiyonluk geliyor enfesti,umuyorum ki diğer maçlarda böyle ses çıkar tribünde, sadece o güne özel olmaz..

    YanıtlaSil